Ben Kendim ve Yalnızlığım

Ben Kendim ve Yalnızlığım

     Sanırım içine giremediğim için yazamıyordum.  Belki de hayallerim müsait değildi entegre olmaya bazı hayatlara,  yeşil yapraktan düşmemek için direnen yağmur damlası misali, kendi hayatıma düşmemek için çırpınıyordum. Kurşun kalem kurşunluğunu yine yapıyordu namlulara rest çekerek. Şarjörü hep dolu egolarım ve tetiğe basmaya hiç cesaret edemeyen superegolarım mutlu bir birliktelik yaşıyorduk. Hatta bazen evliliğe bile sıcak bakıyor olmam bu yüzdendir. Yine yalan söyledim gördün mü ? Mizah yapmak için keskin bir zekaya sahip olmak gerektiğini söyleyenlerin yalanları gibi olmadı ama. Ne ucube bir ”kendini ifade” metodu bu kendini ifade edenin bile anlamakta zorlandığı. Ah Tamara ! Belki de beni boğulmaya sen terk ettin, gariban babanın da günahını çökmekte olan omuzlarıma yük yapmışım besbelli..

Nereden başlayacağını hiç bilememiş,duracağı yeri de hep ıskalamıştım. Portakal rengi yalnızlıklara gebe kalmış ve erken doğumlarla çatlamış bedenim. Çatlak bedenimden içeri sızan pek çok farklı hayatın travmalarıyla bezenmiş düşüncelerim…Belki de bana yeminlerimi hatırlatacak bir film arıyordum. Belki de içimi boşaltmak zayıflığını gösterecektim ve kısa metrajlı bir film tadında olmayacağı da kesindi. Seyduna ile Şahrud un farklı coğrafyalarda aktığı gibiydi yüreğime gelen kan damarları, adının aksine ”hayat veren ırmak” olmaktan çıkmışlardı. Kan pompalamak yerine dert ve keder pompalar olmuşlardı iliklerime…

” Katip arzuhâlim yaz yare böyle ”…Katip ile arzuhal arasında sıkışmış bir iletişim noksanlığının doğurduğu iç sıkıntılarının ve mazide canlanan hatıraların toplamını, dayanma gücümden çıkartınca kendime iki nokta üst üste koymayı yine de beceremiyordum. Ki ahvalimin en yalın tercümesi de budur. Anlayana…

temmuz 2013

Yorum bırakın